İtiraf
ediyorum:
Geçmişte benim de aralarında olduğum bir grup
Avrupa'da İslam dinini istismar eden köktendinci
grupların içindeki gençlerin beyinlerinin yıkanmasını
önleyebilmek amaciyla din tüccarlarının
dışlanmaması için çok çaba sarfettik.
Köktendinciler ise bizimki tarzı iyiniyetli
uygulamaları ve ortamı ustaca kullandılar. Sahte
maskelerinin arkasına saklanarak Avrupa Birliği içinde
ustaca örgütlendiler.
Bu hatamı görerek iki yıl önce çeşitli
yazılarım aracılığı ile özeleştirimi yapmış
ve köktendinci din tüccarlarının gerçek
yüzlerinin ortaya çıkması için didinen insanlara
destek vermeyi bir demokrasi görevi olarak algılamıştım.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal
ATATÜRK'ü çok iyi anlayabilmekteyim. Köktendinci
yobazların karanlığından kurtardığı Türkiye'nin
modern bir ülke olması için bu konuda onun duyarlılığının
ne kadar önemli olduğu 11 Eylül 2001 günü bir kez
daha ortaya çıktı.
İNSANLIĞA
KARŞI SUÇ
23
Aralık 1930 günü Derviş Mehmet isimli bir yobazın
öncülüğünde cumhuriyete karşı ayaklanan ve
onları durdurmak isteyen genç subay Mustafa Fehmi
KUBILAY’ı katleden köktendinciler ve 2 Temmuz 1993
günü Sivas'ta Madımak Oteli'nde Türkiye'nin 37 aydın
insanını din adına cayır, cayır yakarak katleden
yobazlar ile 11 Eylül 2001 günü gerçekleştirdikleri
terör eylemleri ile binlerce masum insanı öldüren
köktendinciler arasında hiç bir fark yok. Hepsi din
adına ve dini istismar ederek insanlığa karşı
işlenmiş suçlar.
Avrupa Birliği'nde yaşamakta olan ister hristiyan,
ister müslüman isterse musevi insanlar olarak, ufak
bir azınlığı oluşturan ama barış içinde
birlikte yaşamımız açısından ciddi bir tehlike
oluşturan köktendinci din tüccarları konusunda
çok hassas olmak zorundayız.
28.100
KÖKTENDİNCİ
Federal
İçişleri Bakanlığı’nın 2000 yılı ile ilgili
Anayasayı Koruma Raporu'na göre Almanya'da Türkler
arasında din tüccarlığı yapanların
28.100 kökendinci üyeleri var. Sayı olarak
az olmaları sevindirici. Bu rakam büyük
bir çoğunluğun köktendincilerle bir ilişkisinin
olmadığının da kanıtı. Ancak söz konusu bu din
tüccarlarının çok aktif bir konumda olduğu gerçeğini
göz önünde tutacak olursak olayın ne kadar ciddi
olduğu da ortada.
Bu konuda Federal Hükümeti
ve uygulamalarını desteklemek hepimiz için
en doğru olanı.
"Yılbaşını kutlamak gibi doğal bir olayı“
bile "gavurların eğlencesidir ve günahtır"
diye tanımlayan din tüccarları şimdi de bizimle
uğraşmaktalar. İlk olarak 2000 yılının Ağustos
ayında çıkardığımız ve ardından bir ay kadar
önce ikinci baskısını sunduğurnuz "Avrupa'da
Köktendincilik" isimli kitapcığımız
onları rahatsız etmiş olmalı. Okumadıysanız
okumanızı öneririm.
Çünkü birileri bir yandan Avrupa Mahkemeleri'ne başvurup
“Türkiye’de özgürlük istiyoruz" derken
ayni ekibin temsilcileri bizim Brüksel'de Avrupa
Parlametosu ürünü olarak çıkardığımız bu
kitapçığın okunmasını engellemeye çalışmaktalar.
İşte köktendinci özgürlük anlayışı.
Onların bu tavrı ise bizi bu konuda aslında daha ne
çok yapmamız gereken işler olduğu konusunda
uyandırmış oldu.
AVRUPA’DAKİ
DURUM
Sahi
Almanya'da gerçek yüzlerini teşhir ettiğimiz köktendinci
din tüccarları acaba diğer Avrupa Birliği
ülkelerinde neler yapıyorlar?
İşte şimdi bu sorunun cevabını Brüksel'de bu
konudan sorumlu kurumlarla birlikte arayacağız!
Görüyorsunuz değerli okurlarım Avrupa Birliği'nde
de demokrasi savunulması gereken çok önemli bir
erdem ve yapacak çok işimiz var. Ancak ilk önce şu
köktendinci din tüccarlarına inat güzelce yılbaşını
kutlayalım.
Hepinizin yeni yılınızı kutluyor ve 2002
yılının barış ve huzur getiren bir yıl
olmasını diliyorum.
e-Mail:
oceyhun@europarl.eu.int